Live Traffic Stats

28 Şubat 2016 Pazar

Kalanchoe

En sevdiğim sukulentlerin arasında geliyor Kalanchoelar. Çok çeşitli alt türlere sahip, bakımı kolay, dayanıklı türler olması sebebiyle succulent tutkusuna yeni kapılmış olanların tercih edebileceği türler Kalanchoelar.

Crassulaceae familyasına ait Kalanchoeların kökeni Madagaskar, Güney Afrika ve Çine dayanmaktadır.

En sık rastlanan ve kolay temin edilen türlerinden biri olan Kalanchoe blossfeldiana Alman tohum tüccarı Robert Blossfeld'in dikkatini çekmiş ve bu vesile ile salon bitkisi olarak ticareti ve üretimi başlamıştır.

Çiçeklenmeye en elverişti türlerden olan blossfeldianalar çiçek renkleri ile de çeşitlilik kazanmaktadır.

Bakımları kolaydır, Aydınlık mekan, uygun toprak seçimi, düzenli sulama ile bitkiseverleri memnun edecek türler arasında yeralırlar.

Sulama konusunda tüylü yapraklı türlerde (Kalanchoe pumila, K. tomentosa, K. orygalis vb.) suyun yapraklara deymemesine özen göstermek gerekmektedir.

Gövde çelikleri, yaprak çelikleri ve tohumla üretimlerini gerçekleştirmek mümkündür.

Kkalanchoe Aranjmanında Kalanchoe longiflora bol güneşte kızaran güzelliğiyle...






Kalanchoe marmorata ( yaş aldıkça, bol güneşte yapraklarında beneklenmelerle dikkat çeken bir tür)
 






Kalanchoe blossfeldiana





Kalanchoe daigremontiana


 
 
 
 



















Kalanchoe orygalis



Kalanchoe pumila




Kalanchoe fedtschenkoi var.

 





 






Kalanchoe thyrsiflora
 






 
Kalanchoe tomentosa





Kalanchoe tubiflora


Kalanchoe tubiflora







 

Hoya compacta 'Regalis'


Grugapark bitki fuarında dolaşırken karşılaştığım bu Hoya türünü almamaya çok direnmiştim. Açıkçası kaktüs ve succulent tutkusuna ek olarak bir de Hoyaların tutku haline dönüşmesini istemiyordum. Fakat yaprak formunun güzelliğine kapılmamak elde değildi.


Aydınlık ama direkt güneş görmeyen ortamlarda salon bitkisi olarak yetiştirmeye uygun bir tür. Yaprakları koyu yeşil,krem, pembe tonlarında alacalı, formları kıvrık halde. Çiçeklenme dönemlerinde pembe top halinde güzelliklerinin yanısıra gece baskın olan kokusu ile dikkat çekiyor.

Bu fotoğrafların çekildiği sırada bir de sürpriz misafirimiz olduğunu farketmiştim. Unlu bitler !!!

Unlu bit konusuna ayrıca değinmek lazım zira kendileri ciddi anlamda koleksiyon düşmanları, mücadelesinde doğal yöntemlerin yanısıra kimyasallara da başvurmak gerekebiliyor.


 
 

 
 

11 Mayıs 2015 Pazartesi

Epiphyllum anguliger

"Balık kılçığı" ya da "Balık sırtı" olarak da bilinen Epiphyllum anguliger yaprak formuna hayran kalıp edindiğim bir tür.

Resmen büyüsün diye denemediğim yöntem kalmadı Almanya'da. Gel gör ki o 2 dal 1cm. bile uzamadan aylar geçirmişti. Baktım büyümüyor Türkiye'ye bir gelişimde teyzeme getirdim.

Teyzemi çok sevdi. Gelişmeleri teyzem telefon konuşmalarımızda bana anlatıyordu ama ne yalan söyleyeyim o 2 ufacık dalcığın bu kadar büyüyüp gelişeceğini hiç düşünmezdim. Türkiye'ye dönüp Bursa'ya yerleştiğimizde teyzem bana saksısıyla getirdiğinde çok sevindim; ellerine sağlık teyzem :)

Diğer kaktüslerimin yanında kapalı balkondaki yerini aldı Epiphyllum anguliger. Direkt güneş almayan ama oldukça da aydınlık bir yere koydum saksısını. Suyu toprak kurudukça verdim. Bu şekilde birkaç ay geçirdikten sonra bir gün dalların büzüştüğünü farkettim. "Ne oluyor, acaba susuz mu kaldı" diye bakarken tomurcuklandığını gördüm. Çok sevindim.

Tomurcukların büyümesi ve çiçeklenme süreci hakikaten sabır gerektiriyor. Hele o tomurcuklar iyice tombullaştığında aman geceleri de başından ayrılmayın zira benim güzelim gece açtı. Çiçeği yeter bu güzelin demeyin bir de mis gibi bir kokusu var ki tüm balkonu sardı. Balkon kapısını kapatmadık mis gibi limonumsu kokusunu duymak için.



 Açan ilk tomurcuklar...




 Açmayı bekleyen tomurcuklar...


Gece ilk çiçeklenme anını fotoğraflamak istediğimden görüntü pek istediğim gibi olmadı. Fakat çiçeğin ömrü çok kısa sabah olduğunda çiçek canlılığını yitirmeye başlıyor. Ertesi akşama kadar bu şekilde açık sonra yavaş yavaş solmaya başlıyor.

Sabah olduğunda;

 
 Yandan görüntüsünde rengi daha da belli oluyor. Dış yaprakları sarımsı ortası beyaz ...





 
Sırasını bekleyen tomurcuklar...
 


Çiçeklenmeyi Ekim sonu Kasım başı gibi yaşamıştık. Çiçekler geçmeden tohum elde etmek için tozlaştırma yaptım ve tohum kapsülümüz tuttu. Kasım ayından bu yana tombullaşmaya devam ediyor.

Son Söz: Kesinlikle edinilesi bir güzellik. Kokusunu duymanızı isterdim :)

20 Ocak 2015 Salı

Uhlig Kakteen (Kernen)

Almanya'nın en eski ve köklü kaktüs üreticilerinden birisi. Almanya'da  Kernen'deki sera sadece Alman kaktüsseverlere değil, birçok ülkedeki kaktüs meraklılarına da hizmet vermekteler.

1959 yılında Karlheinz Uhlig  tarafından kurulmuş serayı 1991 yılından bu yana Matthias Uhlig  ve ortağı Uwe Mergel işletmekteler.

 Sera oldukça büyük ve oldukça fazla türe sahip. Özellikle Chamaecereus hybridleri, Rebutialarla birçok kaktüs,sukulent etkinliğine katılımıyla da dikkat çeken bir üretici Uhlig.

Kaktüs ve sukulentlerin yanısıra, tohum, ilaç, saksılama maddeleri, toprak ve vitamin destekleri konusunda geniş bir kataloğa sahipler.

Zaman içerisinde kendilerinden temin ettiğim bitkilerin yanısıra sukulent topraklarından çok memnun kaldım.












Cok Sera Ziyaretleri (Delft,Hollanda)

Kaktüs ve Sukulent Yetiştirmeye ilk başladığım zamanlarda en çok görmek istediğim sera Cok ve eşi Ine'nin serasıydı. İç geçirerek baktığım birçok türü görme imkanını yakalamak, kaktüs ve sukulentler konusunda merak ettiklerimi sormak için ilk kez 2009 yılında Cok'un serasını ziyaret için randevu aldığımda çok heyecanlanmıştım.

Sabah erkenden Wuppertal'dan hazırlanıp yola çıktık. Delft'e vardığımızda Cok'un serasına doğru ilerlerken ertafa hayran kaldık. Düzenli bahçeleriyle tek ve çift katlı müstakil evler, yemyeşil bir doğaya sahip Delft  daha sonraki yıllarda bizim için kaçılıp dinlenilesi bir yer oldu.

Cok'la tanıştık. Kendisi ve eşine ait olan sera oldukça büyük. Serada hem kendisine ait koleksiyonu, hem de üretip sattığı türler yeralıyor.

Kendisine ait koleksiyonu incelerken bize onlarla ilgili deneyimlerini, o türleri temin ettiği hikayeleri anlattı. Benim için oldukça güzel bir gündü ve saatin nasıl geçtiğini anlamadım desem yeridir.

Yıllar içerisinde Cok'un serasına birkaç kere daha gittim. Wuppertal'dan günübirlik gitmek mümkün olsa da konaklamak istediğimizde genelde Amsterdam'da kalıyorduk fakat sonraki yıllarda Delft'te kalmaya başladık. Delft'teki minik otellerden birinde kalmak, sabah erkenden Bagel & Beans'te edilen kahvaltının ardından Cumartesi pazarını  dolaşmak daha cazip gelmeye başladı bize.

Delft'e ait fotoğrafları başka bir yazıda paylaşmak üzere Cok'un serasına ait 2009 ve sonraki yıllara ait çektiğimiz fotoğraflara geçiyorum.

İşte görülesi güzelliklerden birkaçı...

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 
 Deniz ve Cok'un köpeği Bandit. Deniz bu fotoğrafta 1,5 yaşındaydı :)
Bir sonraki ziyaretimizde maalesef Cok'dan Bandit'in öldüğünü öğrendik.


 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 

 
 
 
 
 
 
 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 

 
 
Hepsini daha defalarca görsem bıkmayacağım güzelliklerdi, tekrar Delft'e yolum düşmesi dileğiyle...